Gidisin olumuydu umutlarimin
Gullerin yuregimde can verisiydi
Ufkumda her aksam huzunlu ve dalgin
Seninle batan omrumun gunesiydi
Ardinda bir Istanbul biraktin oksuz
Icimde yoklugun atesini yaktin
Karanliklar ortasinda gupegunduz
Yikilmis dagilmis bir adam biraktin
Gun, gun yaklasan bir sey var; olum mu ne?
Degilse icimde bu urperti neden!
Dolasan kim benimle deli divane
Guzel olan herseydi seninle giden
Simdi butun hayallerim yoksul kaldi
Gittin, bana bu rezil Istanbul kaldi
Today, the Turkish nation faces the biggest threat in its history. Even though some people still struggle to understand this, the solidarity of the Turkish Republic has never been as endangered as it is now. Even when the death toll from the PKK was at its peak in the mid-1990s, society never seemed to be as polarized as it is today. We have come to a point where ethnicity is now factored into everyday decisions—while doing business, renting an apartment or even friendship. This horrifying trend is more dangerous to Turkey than any terrorist organization. Turkey is becoming a place where people cannot tolerate living with each other. During these challenging times, I understand the founding principles of Turkey even better— building a country free of any dogma and solely focused on constant change where different people could live under the umbrella of Turkish citizenship.
Bu ulkede icra eden olaylar oyle bir tuhafima gidiyor ki...
1 Temmuz 2010
Besiktas iskelesinin onundeyim, Kadikoy vapuru bekliyorum. Sabah sabah, ise gitmek icin. Bu arada bugun Kabotaj bayramiymis, herkese kutlu olsun.
Besiktas meydaninda bir suru asker, polis, en cok da denizci. Toren icin toplanmislar, kutlama yapacaklar. Ilgimi cekiyor. Karsidaki banklardan birine oturuyorum. Yanimdaki bankta iki serseri. Serserilerden biri digerinden daha cok ve bas bas bagirarak konusuyor. Bol kufurlu ve agzinda lafi geveleyerek. Belli ki sarhos. Diyor ki: "Ben bu Tayyip'in a. k, ...ben bu bayraminda a. k."
Ben ne oldugunu anlamadan yanimizda yaslica bir adam ve karisi beliriyor daha sonra. Herseye burnunu sokan tipten bir cift. Bu adam birden bire yanimdakini sovmeye basliyor: "Ne bicim konusuyorsun lan sen? Burada bak askerler toplanmis, sen ise utanmadan basbakanimiza kufurler yagdiriyorsun! ...Polisler, askerler! Siz ne bicim insanlarsiniz, burada sarhos bir serseri dikilmis devlete saygisizlik ediyor, kufur yagdiriyor, herkesi rahatsiz ediyor, siz goz yumuyorsunuz! Alin sunu, goturun buradan!..."
Bu sirada serseri neye ugradigini sasirmis vaziyette: "Lan sen ne diyorsun, kimi rahatsiz etmisim ben be! Defol git basimdan, pezevenk!"
"Polisler duymuyor musunuz, mudahale edin su sarhosa!"
Polisler aval aval bakiyor. Daha dogrusu butun kalabalik arkasini donmus olay cikmasindan biraz da memnun bir sekilde merakla olacaklari izliyor.
Polislerden ucu besi o anda sirf zorunluluktan, ama biraz da olaya el koyma hakimiyetlerinden memnun geliyorlar, ite kaka sarhosu kenara cekiyorlar. Sarhos surukleniyor onlarla.
Az sonra sarhos geri geliyor biraz mahcup, daha cok da ofkeli bir bicimde. Biralarini unutmus. Onlari aliyor, ve agir agir uzaklasiyor. Torene devam...
1 Temmuz 2010
Besiktas iskelesinin onundeyim, Kadikoy vapuru bekliyorum. Sabah sabah, ise gitmek icin. Bu arada bugun Kabotaj bayramiymis, herkese kutlu olsun.
Besiktas meydaninda bir suru asker, polis, en cok da denizci. Toren icin toplanmislar, kutlama yapacaklar. Ilgimi cekiyor. Karsidaki banklardan birine oturuyorum. Yanimdaki bankta iki serseri. Serserilerden biri digerinden daha cok ve bas bas bagirarak konusuyor. Bol kufurlu ve agzinda lafi geveleyerek. Belli ki sarhos. Diyor ki: "Ben bu Tayyip'in a. k, ...ben bu bayraminda a. k."
Ben ne oldugunu anlamadan yanimizda yaslica bir adam ve karisi beliriyor daha sonra. Herseye burnunu sokan tipten bir cift. Bu adam birden bire yanimdakini sovmeye basliyor: "Ne bicim konusuyorsun lan sen? Burada bak askerler toplanmis, sen ise utanmadan basbakanimiza kufurler yagdiriyorsun! ...Polisler, askerler! Siz ne bicim insanlarsiniz, burada sarhos bir serseri dikilmis devlete saygisizlik ediyor, kufur yagdiriyor, herkesi rahatsiz ediyor, siz goz yumuyorsunuz! Alin sunu, goturun buradan!..."
Bu sirada serseri neye ugradigini sasirmis vaziyette: "Lan sen ne diyorsun, kimi rahatsiz etmisim ben be! Defol git basimdan, pezevenk!"
"Polisler duymuyor musunuz, mudahale edin su sarhosa!"
Polisler aval aval bakiyor. Daha dogrusu butun kalabalik arkasini donmus olay cikmasindan biraz da memnun bir sekilde merakla olacaklari izliyor.
Polislerden ucu besi o anda sirf zorunluluktan, ama biraz da olaya el koyma hakimiyetlerinden memnun geliyorlar, ite kaka sarhosu kenara cekiyorlar. Sarhos surukleniyor onlarla.
Az sonra sarhos geri geliyor biraz mahcup, daha cok da ofkeli bir bicimde. Biralarini unutmus. Onlari aliyor, ve agir agir uzaklasiyor. Torene devam...
Bu ulkede icra eden olaylar oyle bir tuhafima gidiyor ki...
25 Haziran 2010
Motorla Bostanci'dan adaya geciyorum. Bir grup geliyor, aralarinda turlu turlu marjinali; gay, lezbiyen, bohem, rockci vesaire tipli insanlar. Dugune gelmisler. Gelin onlardan da tuhaf. Gay olani yuksek sesle kahkahalar atiyor, diger kizlar ciglik cigliga bagiriyor. Belli ki adaya dagitmaya gidiyorlar. Bu sirada herkes (sokakta her kim var, kim yoksa) gozlerini dikmis onlari izliyor.
Aralarindan biri: "Yahu, bunlarin hepsini Kadikoy meydaninda, yok yok en guzeli Taksim meydaninda sallandiracaksin. Sunlarin hallerine, kepazeliklerine bak. Kahrolsun emperyalizm, kahrolsun batinin ozentiligi!"
Bu konusan bir arabaci hammaldi. Arada bir yorumlarina Kurtce kelimeler katmayi ihmal etmedi.
25 Haziran 2010
Motorla Bostanci'dan adaya geciyorum. Bir grup geliyor, aralarinda turlu turlu marjinali; gay, lezbiyen, bohem, rockci vesaire tipli insanlar. Dugune gelmisler. Gelin onlardan da tuhaf. Gay olani yuksek sesle kahkahalar atiyor, diger kizlar ciglik cigliga bagiriyor. Belli ki adaya dagitmaya gidiyorlar. Bu sirada herkes (sokakta her kim var, kim yoksa) gozlerini dikmis onlari izliyor.
Aralarindan biri: "Yahu, bunlarin hepsini Kadikoy meydaninda, yok yok en guzeli Taksim meydaninda sallandiracaksin. Sunlarin hallerine, kepazeliklerine bak. Kahrolsun emperyalizm, kahrolsun batinin ozentiligi!"
Bu konusan bir arabaci hammaldi. Arada bir yorumlarina Kurtce kelimeler katmayi ihmal etmedi.
Bir insani tanimayi arzulamak, kof bir vaattir ve buyuk kulfet! Gunler, geceler, haftalar, seneler boyu dinlemeyi ve gozlemeyi, didiklemeyi ve hissetmeyi, desmeyi ve dermeyi gerektirir; kabuklari kaldirabilmeyi ve altlarindan ince ince sizacak, belki de fiskiracak olan kani gormeye tahammul edebilmeyi... Bunca zahmete katlanamayacak olduktan sonra, daha yolun basindayken donup, bu ise hic kalkismamak yegdir.
Eger bunca zamandir bizi bir arada tutan herhangi bir bag varsa, bunun sevgi oldugunu sanmam; ne de dostluk ya da guven. Iki ayri kelebegin, diger yarisini yitirmis tekes tukes kanatlari bir koleksiyoncunun buyuteci altinda yan yana tutuldugunda ne kadar uyumlu olabilirse, Ethel ile ben de o kadar uyumluyuzdur iste. Bicimler ve yarimsarliklar neredeyse tipatip ayni; ama desenler ve renkler tamamen farkli. Senelerdir ruzgar musait oldukca bir araya gelir ama bir araya gelmekle bir kez olsun birbirimizi tamamlamaz ya da ortaya anlamli bir butun cikarmayiz. Onu bir ay gormesem ozlemem, yoklugunu bile hissetmem muhtemelen; ama bir ay sonra gorustugumuzde, beraber vakit gecirmekten en ufak bir sikinti duymam, yanindan erken ayrilmayi aklimin ucundan dahi gecirmem. Bazi seyler nasil olduklari seyden ibaret iseler, Ethel'de Ethel'dir iste. Buna ragmen, ya da tam da bu sebepten, hic kimseyle gorusmedigim kadar sik gorusur, kimseyle paylasmadigim kadar cok sey paylasirim onunla. Senelerdir boyle. Bu kagsamis iliski belki daha uzun seneler boyu boyle devam eder, belki de kan toplamis bir tirnak gibi, bir gun kendiliginden dusuverir. Bazen merak ediyorum, boyle bir sey oldugu takdirde, tirnagin dustugunu once hangimiz fark edecek ve tabii ne kadar zaman sonra?
Subscribe to:
Posts (Atom)