"Cayhanelerde gunlerce, gunlerce hicbir sey yapmadan oturuyorlar," diye anlatti. "Her kasabada yuzlerce, butun Turkiye'de yuz binlerce, milyonlarca issiz, basarisiz, umutsuz, hareketsiz, zavalli adam. Ustlerine baslarina cekiduzen verecek halleri, yagli ve lekeli ceketlerini dugmeleyecek iradeleri, ellerini kollarini kipirdatacak enerjileri, bir hikayeyi sonuna kadar dinleyecek dikkatleri, bir sakaya gulecek halleri yok kardeslerimin." Cogunun mutsuzluktan uyuyamadigini, sigaradan kendilerini olduruyor diye zevk aldiklarini, cogunun basladigi cumleyi bitirmenin anlamsizligini kavrayip yarida biraktigini, televizyonu programi sevdikleri ve eglendikleri icin degil, cevrelerindeki diger kasvetlere tahammul edemedikleri icin seyrettiklerini, aslinda olmek istediklerini ama kendilerini intihara deger bulmadiklarini, secimlerde, kendilerine hak ettikleri cezayi versin diye en sefil partilerin en rezil adaylarina oy verdiklerini, surekli cezadan soz eden askeri darbecileri surekli umut vaat eden siyasetcilere tercih ettiklerini anlatti. Odaya giren Funda Eser'de hepsinin evlerinde luzumundan fazla yaptiklari cocuklarina bakan ve kocalarinin nerede oldugunu bile bilmedigi bir yerde hizmetcilik, tutun isciligi, halicilik ya da hemsirelik yaparak uc bes kurus kazanan mutsuz karilari oldugunu soyledi. Surekli cocuklarina bagirarak ve aglayarak hayata baglanan bu kadinlar olmasaydi butun Anadolu'yu sarmis olan ve hepsi birbirine benzeyen bu kirli gomlekli, trassiz, nesesiz, issiz, ugrassiz, milyonlarca erkek buzlu gecelerde kosebaslarinda donup olen dilenciler, meyhaneden cikip acik kanalizasyon cukuruna dusup yok olan sarhoslar gibi, ya da pijama terlikle bakkala ekmek almaya yollanip, yolunu kaybeden bunak dedeler gibi kaybolup giderlerdi. Oysa onlar, "su zavalli Kars sehrinde" gordugumuz gibi fazlasiyla kalabaliktilar ve tek sevdikleri sey de hayatlarini borclu olduklari ve utandiklari bir askla sevdikleri karilarina eziyet etmekti.

No comments:

Post a Comment