Zaman tek bir kelime, ama tek bir sekilde yasanmiyor iste. “Zaman” baska, “vakit” baska, “an” baska, “dem” baska, “dehr” baska. Halbuki biz unutuyoruz bu ayrimlari. Zamana odaklanmaktan “an”i yasamaya firsat bulamiyoruz ki. Hayatimiz ya gelecegi planlamakla geciyor ya gecmisi hatirlamakla. En az yasadigimiz hakikat, “su an”in hakikatidir aslinda. Bir kapisi gecmise, bir kapisi gelecege acilan “an”in ismi ise “dem”. Icinde onceki ve sonraki zamanin olasiliklarini tasiyor. Bu yuzden dervisler tekrar eder durmadan, “dem bu demdir dem bu dem...” Peki ya dehr? Kesintisiz bir sekilde uzayip giden, dolayisiyla dilim dilim ayrilmayan o sonsuz butunun adidir dehr. Kimi alimler der ki: “Insanin zamanina ‘zaman’ deriz, Tanri’nin zamanina ise ‘dehr’.” Peki ya biz kadinlarin zamansal bolunmuslugune ne ad vereceğiz? “Dantel Zaman.” Cunku el emegi goz nuru dantel dantel oruyoruz zamani, arada bazi ilmikleri kacirsak bile...

No comments:

Post a Comment